Sayfalar

28 Kasım 2015 Cumartesi

Oğuz Atay - Tehlikeli Oyunlar

Tehlikeli OyunlarOğuz Atay'ın ikinci romanıdır
Romanının baş kahramanı olumsuz bir tip olarak çizilmiştir: Olaylar, karakter Hikmet Benol'un etrafında gelişir.
Yazar, Hikmet’i yaratırken birçok kaynaktan beslenmiş: William Shakespeare'in Hamlet'i ve İncil’deki kutsal üçlü (teslis) bunlardan ikisi. Hikmet, teslisteki İsa figürünü canlandırıyor. Tanrı ve Meryem Ana’yı çağrıştıran figürler de Hikmet’in aynı gecekonduda yaşadığı (ya da yaşadığını hayal ettiği) Albay ve Nurhayat Hanım karakterleri.
Baş kahraman Hikmet, hayatı yetersiz bulur. Halinden şikayetçidir ama işlerin düzelmesi konusunda hiç ümidi yoktur. Kendince bazı şeyler düzeltmek için verdiği ufak çabaları da sonuçsuz kalır. Ruhsal bunalım yaşayan, uyum sağlamakta zorlanan Hikmet, yazarın da belirttiği gibi bir tutunamayan örneğidir.
Mekanın gecekondu olarak seçilmesi de tesadüf değildir. Kent kökenli olan Hikmet için gecekondu aykırı bir mekandır ve bunun yarattığı yabancılaştırıcı etki soyut iç dünya atmosferi yaratmak için kullanılır. Romanda yine Tutunamayanlar gibi iç konuşmalara oldukça sık rastlanır ve okuyucuya aktarılan Hikmet’in yaşamının düş mü gerçek mi olduğu netleştirilemez.

Oğuz Atay’ın Tehlikeli Oyunlar‘ı oluştururken birçok kitaptan ve kaynaktan etkilendiği söyleniyor. Bunların başında James Joyce’un Ulysses’i ve Vladimir Nabokov’un Solgun Ateş’i geliyor. Solgun Ateş’in Tutunamayanlar üzerinde de etkili olduğu söyleniyor. Bu romanın bir bölümünde Oğuz Atay’ın kullandığı yöntem Nabokov’un romanının esasını oluşturuyor. İki roman da ölen birinin ardından yakın bir dostunun yazdığı bir ön sözle başlıyor; üst-kurmaca, oyunlar, şiirler iki romanda da kullanılıyor.

Kaynak: https://tr.wikipedia.org/wiki/Tehlikeli_Oyunlar_(roman)
İnsan parasını kaybedince fakir, özgürlüğünü kaybedince esir, aşkını kaybedince şair olurmuş.

-Özdemir Asaf
Herkes bıraksın senin için ölürüm laflarını. Önce kendiniz için yaşamayı öğrenin, sonra başkası için ölürsünüz.

-Turgut Uyar
'Düşenin dostu olmaz' derler kimileri. Sanki ayakta olanın dostu çokmuş gibi.

-Cemal Süreya
İyi günlerimde çok eller uzanır ellerime,
Resmimi, suratımı baş köşeye asarlar...
Fakat demir kapıların her kapanışında üzerime,
Ardımda taş duvarların kaldığım zaman,
Ne arayan beni, ne soran...

-Nazım Hikmet Ran
Söylediklerimden çok sustuklarımda saklıyım.
Ve gizlediklerimde gizliyim..
Beni anlamak için;
Konuştuklarımdan çok,
Sustuklarıma kulak verin..
Aklım sukütu sever benim..
Çünkü çok ağır ödeştik biz hayatla..
Ben sonu olmayan çok yollardan geçtim..
Üç noktalar koymaz bana...

-Nazım Hikmet Ran

27 Kasım 2015 Cuma

Susuyor, susuyor ama yine de bekliyor,
Bir ‘’umut’’.
Belki iyi bir şey olur diye,
Asıl ‘’umut’’ işte her defasında bizi yaralayan,
Ve yaralasa bile yine 'umut'tur,
En imkansızın bile peşinden koşmamızı sağlayan,
Olmayacağını bilmemize rağmen,
Bize en aptal şeyi bile yaptıran,
Umut…

-Ömer Akçınar
Ben sana hep üşüyordum,
çünkü kıştım..
Nakıştım, bakıştım.. 
İnkar etmiyorum da bunu..
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım..
Ve lütfen inkar etme;
Sana en çok ben yakıştım...

-Özdemir Asaf
"Sevmek için yürek,
sürdürmek için emek gerek.

Sevgi ne Boğaz'da,
ne mum ışığında
yemek yemek,
ne de pahalı bir pırlanta demek.

Sevgi bir lokmada
iki mutlu insan demek..."

Nâzım Hikmet
"Kapı açılır, sen yeter ki vurmasını bil! 
Ne zaman bilmem!
Yeter ki o kapıda durmayı bil!"

-Hz. Mevlana
"Hayat bu, bir bakarsın her şey bir anda son bulur. Hayat bu, son dediğin her şey yeniden can bulur."

-Şems


"Bazen insan, bir ayakkabı çivisi gibi batar kendine...
Neşesi hüznüne batar,
konuşması susmasına batar..."

-Edip Cansever